Yurt Odasında Vahşi Bir Tecavüz Gecesi
Merhaba, benim adım Ebru. Size üniversite yıllarımda yaşadığım ve hâlâ hatırladığımda tüylerimi diken diken eden bir olayı anlatmak istiyorum. O günleri düşündüğümde içimde bir ağırlık hissediyorum; sanki zaman o anlara geri dönüyorum. Bu hikâye, bir yaz günü yurdun sessiz koridorlarında başlayan ve hayatımı derinden etkileyen korkunç bir gecenin hikâyesi.
Tıp fakültesinde öğrenciydim. Tıp öğrencilerinin hayatı diğer bölümlere göre daha farklıydı; okullarımız yazın erken kapanır, yeni dönem ise daha erken başlardı. Bu yüzden, yazın en güzel günlerinde, tatil hayalleri kuran arkadaşlarım denize giderken ben yurda dönmek zorunda kalırdım. Yine böyle bir yaz, 3. sınıfın hemen başında, işlerimi halletmek için yurda iki gün erken geldim. Normalde kalabalık olan yurt, o dönemde bomboştu. Odama yerleştiğimde, oda arkadaşlarımdan sadece Sibel’in geldiğini öğrendim. Onu görünce içim biraz rahatladı. Bir an için tamamen yalnız kalacağımı sanmıştım.
Yurdun bizim katında, bizim odamız dışında sadece bir odanın daha ışığı yanıyordu. Bu, geceyi geçirmek için bir nebze olsun güven vericiydi. Sibel’le biraz sohbet ettik, yurda erken gelmenin sıkıcılığından, derslerin yoğunluğundan bahsettik. Hava kararmıştı, üzerimizi değiştirip yataklarımıza yattık. Yorganın altında, loş odada gülerek muhabbet ediyorduk. O sırada, aniden kapının açıldığını duyduk. Karanlıkta hiçbir şey seçemiyorduk. Kalbim hızla atmaya başladı. Sibel’in de nefesi kesilmişti; ikimiz de donup kalmıştık.
Birden ışık açıldığında, karşımızda yurdun bekçisini ve onunla birlikte üç adamı gördük. Şaşkınlıkla, “Ne oluyor?” diyebildim, ama daha cümlemi tamamlayamadan bekçi sert bir sesle, “Ses çıkarırsanız sizi öldürürüz!” dedi. Ellerinde büyük, parlak bıçaklar vardı. Bıçakların soğuk ışığı loş odada parlıyordu. Korkudan elimiz ayağımız bağlanmıştı. Ne yapacağımızı bilemez haldeydik. İki adam Sibel’in yanına, diğer ikisi ise benim yanıma geldi. Ellerini vücudumda gezdirmeye, sarkıntılık etmeye başladılar. Bir şey söylemek için ağzımı açtığımda, birinin bıçağı boğazıma dayandı. Bıçağın keskin ucu derimi hafifçe sıyırdı; boğazımda sıcak bir sızı hissettim, ardından küçük bir kan damlası süzüldü.
Adamlar hiç vakit kaybetmeden üzerlerindeki kıyafetleri çıkarmaya başladılar. Bizi soymaya, soyarken de dudaklarımıza, boynumuza, göğüslerimize öpücükler kondurmaya devam ettiler. Direnmeye çalıştım, ama her hareketimde bıçak daha da yaklaşıyordu. Bekçi, iğrenç bir sırıtışla, “Sikimi yala,” diye emretti. İstemeyerek, korkudan titreyerek dediğini yaptım. O sırada diğer adam içime girmişti bile. Canım yanıyordu, ama ses çıkaramıyordum; boğazımdaki bıçak her an daha derine inebilirdi. Sibel’in de durumu farklı değildi. Onun inlemelerini, çaresizce direnmeye çalıştığını duyuyordum, ama hiçbir şey yapamıyorduk.
Bekçi, inleyerek ağzıma boşaldı. Sıcak, iğrenç bir tat boğazıma dolmuştu. Ama durmadı. Tekrar aletini ağzıma sokarak sertleşmesini sağladı. Taş gibi olduğunda, bu kez amıma girdi. Kanama sayesinde girişi kolay olmuştu, ama bu hiçbir şeyi hafifletmiyordu. Vücudumun her yeri ağrıyor, ruhum paramparça oluyordu. Fazla sürmedi; hırlayarak içime boşaldı. Diğer adamlar da sırayla, saatler boyunca bizi değişik pozisyonlarda becerdi. Bizi kendi odamızda, yatağımızda, birer nesne gibi kullandılar. Ne kadar süre geçtiğini bilemiyorum; her an bir ömür gibiydi.
Olay bittiğinde, adamlar hiçbir şey olmamış gibi çekip gittiler. Sibel’le birbirimizin yüzüne bakamıyorduk. Gözlerimizde utanç, korku, öfke vardı. O gece ne uyuduk ne de konuştuk. Sabah olduğunda, her şey bir kâbus gibiydi, ama boğazımdaki yara, vücudumdaki morluklar gerçekti. Okul döneminde, her bekçinin yanından geçtiğimizde bize pis pis sırıtarak bakıyordu. Sanki alay ediyor, o geceyi hatırlatıyordu. Her bakışında içimde bir şeyler kırılıyordu.
Bu olay, hayatımı sonsuza dek değiştirdi. Hamile kalmaktan korkuyordum, ama asıl korkum yaşadıklarımın ruhumda bıraktığı izlerdi. Sibel’le bu konuyu bir daha hiç konuşmadık. Sanki konuşursak her şey yeniden yaşanacaktı. Ama o gece, yurdun sessiz koridorlarında, bizimle birlikte bir şeyleri sonsuza dek öldürdü.
Bir yanıt yazın